Yazı İçeriği

Sizin ne istediğiniz değil, onun ne istediği önemli!

Komşunun oğlu/kızı ile kıyaslamayın

Sınava odaklanıp hayatını görmezden gelmeyin

Tek başına sınav stresi yeter!

Başarısız olsa da sevdiğinizi gösterin

Gerçekten inanarak söyleyin

Kitap dahi görmek istemiyorsa…

‘Aşırı steril’ ortam yaratmayın

Kendi çocukluğunuzu düşünün

Ona direnmeyi öğretin

Çocuğunuza dirençli olmayı öğretin

Okul hayatı boyunca imtihanlar bitmek bilmiyor. Özellikle liseye girişte aşamalı olarak gerçekleştirilen imtihanlar anne ve babalarda da strese neden oluyor. LGS ve benzeri sınavlara günler kala anne ve babalardaki kaygı düzeyi en üst seviyeye çıkıyor. Ama ebeveynler, bu şekilde çocuklarını da kaygıya sevk ettiklerini düşünemiyor. Anne ve babalar, her şeyin en iyisini istedikleri çocukları için aslında bu sınavlarla çok büyük beklentiler içine girmiş oluyorlar. Bu nedenle çocuğun bireyselliği göz ardı ediliyor. Anne babalarda çocuklarına ilişkin kaygı ve onların üzerinde yarattıkları baskı çocukta maalesef bazen o çok korkulan başarısızlığa sebep olabiliyor. Bununla birlikte çocuğun kimlik oluşumunu, özbenlik algısını zedeleyebiliyor ve kendi hayatına dair algısı ve isteklerinden bambaşka bir noktaya gitmesine sebep olabiliyor. 


Sizin ne istediğiniz değil, onun ne istediği önemli!

Çocuğunuzun çok yüksek bir puanla, çok iyi isim yapmış bir okula girip, orayı en yüksek puanlarla bitirmesini istiyor olabilirsiniz. Ancak sizin hayallerinizdeki mesleğe doğru yol almak onun isteği olmayabilir. O nedenle çocuğunuzun sizden, sizin ideal ve fikirlerinizden bağımsız bir birey olduğunu unutmayın. Süreç boyunca kuracağınız sağlıklı, çocuğunuzu tanımaya, isteklerini, planlarını anlamaya yönelik bir iletişim oluşturmak en doğrusu.

Komşunun oğlu/kızı ile kıyaslamayın

Sınav sonuçlarının yarış haline gelmesi sırf çocuklar arasında değil, ebeveynler arasında da bir üstünlük göstergesi halini almış durumda. Bu yüzden notları birbiriyle kıyaslanan çocuğunuz sizin diğer çocukların ebeveynleriyle olan kıyaslamalarınızdan çok etkilenir. Çocuğunuzun başarısı ya da başarısızlığına etrafın ne söyleyeceği hiç önemli değil. “Ayşe Hanım ile Ahmet Beyi’n oğlu/kızı ne kadar çalışkan kesin X okulunu kazanacak, sen kazanamazsan rezil oluruz” gibi söylemler çocuğun üzerindeki baskıyı çok artıracağı ve mutsuzluğuna yol açacağından ‘çevredekiler ne der?’ diye düşünmeyin.

Sınava odaklanıp hayatını görmezden gelmeyin

Sınav kaygısının dışında yaşı itibariyle çocuğunuzun üstesinden gelmeye çalıştığı birçok çatışması mevcut. Onun hayatının sırf sınavdan ibaret olmadığının farkında olun ve bunu çocuklara bu şekilde yansıtın. Onunla tek sohbet konunuz sınavlar olmamalı. Hayatında diğer olan bitenlerle de ilgilenin ve olaylara onun penceresinden bakmaya çalışın.

Tek başına sınav stresi yeter!

Sınav öncesi dönem kaygı ve stresin fazlasıyla yoğunlaştığı bir dönem olduğu için ek sorumluluklar çocuk için baş edilemez bir hal alır. Evde ekstra istenen işler, varsa kardeşine ders çalıştırması gibi istekler çocuğa normalde olduğundan çok daha ağır gelebilir. Bu dönemde odasını toplamak gibi basit, mevcut sorumluluklarını devam ettirmek, onun dışında rahat bırakmak, ekstra sorumluluklar yüklememek, çocuğa alan sağlayıp faydalı olacaktır.

Başarısız olsa da sevdiğinizi gösterin

Okulda, evde ve arkadaş ortamında gündeminin tek odağı başarı olan çocuk, aksi gerçekleştiğinde kabul ve sevgi görmeyeceği korkusuna kapılabilir. Çocuklar için her zaman en önemli olan; ailelerinin onlara duyduğu sevgi ve güveni hissetmeleri, bu duyguların başarı gibi herhangi bir şarta bağlı olmadığını bilmeleridir. Ona hata ve başarısızlıklarını da tıpkı başarıları ve olumlu davranışları gibi kabul ettiğinizi hissettirmeniz korkusunu azaltacak, motivasyonunu artıracak ve daha kendinden emin olmasını sağlayacaktır.

Gerçekten inanarak söyleyin

Çocuğa “Sonuç önemli değil, sen önemlisin” mesajı verilirken gerçekten bu hissedilmeden söyleniyorsa, çocuk beden dili ve ses tonundan arkada yatan gerçek düşünce ve kaygıyı anlayacak, söylemle bedensel tepki farklı olduğundan daha çok kaygılanacaktır. Bu nedenle çocuğunuza yaklaşırken beden diliniz ve ses tonunuzun, bakışlarınızın da söylemlerini desteklemesine dikkat edin.

Kitap dahi görmek istemiyorsa…

Çocuğunuz bunaldığında ve umutsuzluğa kapıldığında, tek sayfa kitap dahi görmek istemediği zamanlarda, kaygısını tolere edemeyeceği kadar yoğunlaştığında duyarlı olun. Onu keyif alacağı aktivitelere yönlendirin. Zihnini boşaltmasını sağlamak motivasyonunu artıracaktır. Özellikle sınavdan önceki birkaç gün bunların yapılması çok önemli.

‘Aşırı steril’ ortam yaratmayın

Tıpkı çocuğunuz gibi sizin de sınav dışında bir hayatınızın olduğunu unutmayın ve hayatınıza olağan düzeninde devam edin. Bu durum hem sizi hem çocuğunuzu rahatlatacaktır. Aksi takdirde tüm evin düzenini, seyahat hatta günlük dışarı çıkma programlarını çocukların sınava çalışması yönünde yeniden düzenleme gibi davranışlarda bulunma, çocuğa “aşırı steril” bir ortam yaratma çocukta olağanüstü hal algısı yaratır ve stresini daha da artırır.

Kendi çocukluğunuzu düşünün

Kendi okul yıllarınızı, ailenizin sağladığı fırsatları, sınav dönemlerinizde size dair tutumlarını düşünün. Artı ve eksileri, ‘nasıl olsa daha iyi hissederdiniz’i düşünün. Böylece o dönemde anne babanızın size dair tutumları içerisinde sizi çok rahatsız eden bazı davranış şekillerini belki de aynen kopyaladığınızı göreceksiniz! Bu farkına varış, çocuğunuzu daha iyi anlamanıza, ona göre aynı hatalara düşmemenize ve daha rahat bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olabilir.

Ona direnmeyi öğretin

Çocuğunuzun bu dönemdeki en büyük kaygı ve korkusu; başarısızlıktır. Ona başarısızlığın da diğer pozitif ve negatif tüm olgular gibi hayatın bir gerçeği olduğunu anlatın. Başarılı olmaktan ziyade başarılı olamadığı durumlarda nasıl tekrar ayağa kalkabileceğini; yani dayanıklılığı öğretin. Çocuğunuzun sınavda başarısız olsa bile yeni bir planlama yapma konusunda ona destek olacağınızı bilmesi ona güç verecek ve korkusunu azaltacaktır.