Yazı İçeriği

Kronolojik yaş mı, biyolojik yaş mı?

Yanlış tanı koyulabiliyor

Yaşlılık depresyonu nasıl anlaşılır?

Yaşlılık depresyonuyla mücadelenin yolları

Yaşlılık depresyonuyla mücadele edebilirsiniz

Bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, erişkinlik, orta yaşlılık… Derken yıllar geçer. Yıllar geçtikçe fiziksel olarak değişisiniz. Geçen onca yıldan sonra değişen şey; sadece fiziksel görünümüz olmayabilir. Yaşlanmak sizi ruhsal açıdan da etkileyebilir. Gündelik yaşamınızdaki değişimler, hareketleriniz, ilişkileriniz yaşlılıkta çeşitli değişimlere uğrar. Bu da sizde yaşlılık depresyonuna neden olabilir. Yaşlılık depresyonu son yıllarda giderek artan bir hastalık. En büyük nedenlerinden biri de, gençlerin ninelerini-dedelerini daha az dinler hale gelmesi, aradaki bağın zayıflaması! Oysa, sosyal hayata katılımlarının artırılması ve psikolojiyi de olumsuz etkileyen bazı hastalıklarının fark edilerek tedavilerinin sağlanması durumunda depresyonun, yerini pozitif bir yaş alma sürecine bırakması mümkün. Yaşlılık depresyonundan en çok etkilenen iş kadınları için bu geçerli.


Kronolojik yaş mı, biyolojik yaş mı?

Kim istemez ki sağlıklı yaşlanmayı? Hatta uzmanlara göre “yaşlılık” değil, yaş almayı. Yaşlılık denilince akla önce kronolojik yaş gelir. Kronolojik yaşa bakarak kişiye “yaşlı” demek yanlıştır. Her bireyin özelliklerinin birbirinden farklıdır. Kronolojik yaş, kişinin fiziksel durumu ile fonksiyonel kapasitesini tam olarak yansıtmaz. Bir kronolojik yaşınız vardır. Bu, doğduğunuz tarihten bugüne kadar geçen zamanı kapsar. Bir de biyolojik yaşınız vardır. Örneğin 70 yaşındaki bir kişi 35 yaşındaki bir kişiye göre çok daha dinç ve iyi hissedebilir. Buna karşın yaşlılık tanımlaması için ille de bir sınır vermek gerekirse, Dünya Sağlık Örgütü bu yaşı 65 ve üzeri olarak belirler. Teknoloji ve tıptaki gelişmeler artık insan yaşam süresini her geçen gün uzatıyor. Hal böyle olunca yaşlılık döneminde bedensel ve ruhsal sağlık sorunları özel bir önem kazanır.

Yanlış tanı koyulabiliyor

Günümüz dünyasında 65 yaş ve üzerindeki nüfus, tüm nüfusun yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor. Türkiye’de ise nüfusun yüzde 10’u olduğu tahmin ediliyor. Bu yaş grubu aynı zamanda psikiyatrik ve bedensel hastalıkların birbirine eşlik ettiği bir grup. Yaşın ilerlemesiyle birlikte beyindeki kimyasal iletkenlerin metabolizması ve üretiminde belirgin değişiklikler olur. Beyindeki bu olağan değişimler nedeniyle yaşla birlikte bellek, dikkat, hareket ve algılama gibi zihinsel işlevlerde kısmi bir kayıp gözlenir. Ancak bu kaybın ne kadarının doğal ve beklenen süreç olduğu, ne kadarının bir beyin hastalığına işaret edeceğini saptamak son derece titiz bir muayene gerektirir. Yanlış tanılarla, pek çok tedavi edilebilecek rahatsızlığın çözümsüz noktaya ulaşmasına neden olunabilir. Yaşlıların fiziksel ve ruhsal sorunları bir bütün olarak ele alınmadan ve herhangi bir tedaviye başlanmadan Alzheimer ve bunama teşhisi koyulabiliyor.

Yaşlılık depresyonu nasıl anlaşılır?

Yaş ilerledikçe, kişinin psikolojisi de değişiyor. Kronik hastalıklara, yeni hastalıkların eklenmesi, ilaçların daha fazla gündelik yaşantıda yer alır hale gelmesi, vücudun zindeliğinin gerilemesi, manevi kayıplar ve kişinin daha fazla sayıda sevdiğini kaybetmiş olması psikolojiyi de yakından etkiler. Bu nedenle “Yaşlı kişi depresif kişidir” tanımlaması yanlıştır. Bazı hastalıklar yaşlılık depresyonu ile karıştırılabilir. Örneğin tiroidinin az çalışması kişinin ruhsal dünyasını yakından etkiler. Şeker hastalığı, tansiyon ve işitme sorunu, B 12 eksikliği varsa, vücutta vitamin depoları boşalmışsa, bunlar da mutlaka tedavi edilmeli. Çünkü bu tür rahatsızlıklar psikolojiyi de olumsuz etkiler. Kimi zaman da kişi, işitme sorunundan dolayı sohbetlere daha az katılır hale gelerek içe kapanabilir. Bu sorunun farkına varılmaz ve psikiyatrik tedavi yoluna gidilebilir.“Yaşlılık depresyonu yaşıyor” yaftası yapıştırılabilir ve gereksiz ilaçlar verilebilir. Peki, yaşlılık depresyonunda alarm noktaları neler? Kişinin rahatsızlığı iyi analiz edilmeli. Örneğin kişinin bir hobisiyle artık ilgilenmemesi önemli bir belirtidir. Kişinin sosyal ortamlara katılmak istememesi de yaşlılık depresyonu işaretlerindendir. Yaşlılık depresyonu geçiren bir kişi, sık sık ağlama nöbetleri geçirebilir. Sevdiği bir kişiyi kaybettiğindeyse yas süresi 6 ayı geçiyorsa yaşlılık depresyonundan söz edilebilir.

Yaşlılık depresyonuyla mücadelenin yolları

  • Yaşlılık depresyonuna karşı sohbetlerden uzak kalınmamalı. Bu noktada özellikle de gençlere, yetişkinlere önemli görevler düşer. “Yaşlandı artık duymuyor ya da hep aynı şeyi anlatıyor” diyerek yaşlılarla sohbetten kaçınmamaları gerekir. Çünkü o sohbetler, yaşlılar için çok büyük önem taşır, onları bir anlamda hayata bağlar.
  • Hobilerden uzak kalmamak, örneğin patik örmek, çiçek yetiştirmek veya film seyretmek kişinin hayatla bağlantısını güçlendirir.
  • Yaşlılık depresyonu için de sağlıklı ve dengeli beslenmek de son derece önemli. Akdeniz tipi beslenmek, beyaz et ve sebze-meyve tüketmek şart. Bir yürüyüş veya küçük egzersizler de yaşılılık depresyonuna karşı faydalı.
  • Yaşlılık depresyonuna girilmesi durumunda profesyonel destek alınmalı. İlaç verilecekse çok ayrıntılı bakılmalı. Sıradan depresyon ilacını her kişide kullanamaz.