Yazı İçeriği

Böbrek kanserleri

Bazı kanser türleri

Kemoterapi ilaçları

Görüntüleme yöntemleri

Sık ve uzun süre ağrı kesici kullanımı

Yeni tedavilerle bağışıklık sisteminin aşırı aktif hale gelmesi

Tedavideki rolü ne?

Onko-nefroloji ile risk en aza iniyor

Türkiye’de böbrek hastalığı görülme sıklığı erişkinlerde yaklaşık yüzde 10. Kanser teşhisi konulan hastalarda ise oran değişerek, dört kat artıyor. Bu da kanser hastalarında böbrek rahatsızlığına ilişkin artan bir yüke yol açıyor. Sorunun bir başka yönü de böbrek hastalığı tanısı konmuş ve böbrek yetmezliği sürecine girmiş olan kişilerde onkolojik sorunların artması. Bu nedenle hem kanser hastalarında teşhis konulduktan sonra böbrek hastalıkları görülme riski artıyor, hem de bir hastanın daha önce konulmuş böbrek hastalığı varsa o kişide kanser gelişme riski yükseliyor. Tüm bu nedenlerden ötürü onkoloji ve nefrolojinin bir arada çalıştığı onko-nefroloji uzmanlık alanına olan ihtiyaç daha da artıyor. Onko-nefrolojinin hiç de azımsanmayacak bir hasta grubunu ilgilendirdiğini belirten Acıbadem Maslak Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Cem Sungur, kanser vakalarında böbrek hastalıkları riskinin neden arttığını anlattı.Türkiye’de böbrek hastalığı görülme sıklığı erişkinlerde yaklaşık yüzde 10. Kanser teşhisi konulan hastalarda ise oran değişerek, dört kat artıyor. Bu da kanser hastalarında böbrek rahatsızlığına ilişkin artan bir yüke yol açıyor. Sorunun bir başka yönü de böbrek hastalığı tanısı konmuş ve böbrek yetmezliği sürecine girmiş olan kişilerde onkolojik sorunların artması. Bu nedenle hem kanser hastalarında teşhis konulduktan sonra böbrek hastalıkları görülme riski artıyor, hem de bir hastanın daha önce konulmuş böbrek hastalığı varsa o kişide kanser gelişme riski yükseliyor. Tüm bu nedenlerden ötürü onkoloji ve nefrolojinin bir arada çalıştığı onko-nefroloji uzmanlık alanına olan ihtiyaç daha da artıyor. Onko-nefrolojinin hiç de azımsanmayacak bir hasta grubunu ilgilendirdiğini belirten Acıbadem Maslak Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Cem Sungur, kanser vakalarında böbrek hastalıkları riskinin neden arttığını anlattı.


Böbrek kanserleri

Bu hastalığın tedavisinde, genellikle kısmen veya tümüyle bir böbrek çıkarılıyor. Son yıllarda çıkarılan dokuyu ileri teknikler uygulayarak küçültme eğilimi olsa da bu her hastada mümkün olmuyor. Dolayısıyla cerrahi işlem yapılırsa geri kalan tek böbreğin veya azalmış böbrek dokusunda hastalık riski artıyor. Ayrıca kronik böbrek hastalarında böbrek kanseri riski de artıyor.

Bazı kanser türleri

Hematoloji ve onkoloji tedavisi gerektiren bazı kanser türleri böbreği etkileyebiliyor. Bunun büyük organ kanserlerinde değil de daha çok kan ve lenf kanserlerinde görüldüğünü belirten Prof. Dr. Sungur, “Sonuçta bu tümörler hem böbrekte ani hasara hem de kronik böbrek yetmezliğine yol açabiliyor” diyor.

Kemoterapi ilaçları

Tıbbi onkolojide kullanılan ilaçlar, böbrekte soruna yol açabiliyor. Özellikle kemoterapi için kullanılan ilaçların bir kısmı doğrudan böbrek üstünde olumsuz etkilere sahip. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, doğrudan kemoterapi ile ilişkili böbrek hasarı gelişebiliyor.

Görüntüleme yöntemleri

Sıkça yapılmak zorunda kalınan görüntüleme işlemleri de böbreklere zarar verebiliyor. Bu işlemlerde alınan radyasyondan ziyade, hastaya verilen kontrast maddelerin soruna yol açtığını belirten Prof. Dr. Sungur, şöyle bilgi veriyor: “Bu maddelerin, hastanın mevcut bir böbrek sorunu varsa böbrek yetmezliği yapma gibi yan etkileri bulunuyor.”

Sık ve uzun süre ağrı kesici kullanımı

Gereksiz ağrı kesici kullanımının zararları tüm uzmanlarca belirtiliyor. Ancak kanser hastalarının ağrı kesici ihtiyacı diğer kişilere göre çok daha fazla oluyor. Non-steroid antienflamatuarların yüksek dozlarda, uzun süre kullanımı böbreklerde de soruna yol açabiliyor. Kanser tedavisi sırasında bu yan etkiye dikkat etmek gerekiyor.

Yeni tedavilerle bağışıklık sisteminin aşırı aktif hale gelmesi

Günümüzde onkolojide kişiselleştirilmiş tedavilere sık rastlanıyor. Hem tümörün yapısı ve özellikleri, hem hastanın bazı özelliklerinden yola çıkarak büyük bir hızla yeni kemoterapi çeşitleri uygulanıyor. İmmünoterapide; kişinin kendi bağışıklık sistemini harekete geçirip, tümörün tedavi edilmesi amaçlanıyor. Normalde bağışıklık sistemi, daima tümöre eğilimi olan hücreleri bulup yok etmek üzere çalışıyor. Ancak kanser gelişimi sırasında bir şekilde o kanser hücreleri kendilerini bu sistemden saklayıp, maskeleyerek tutunuyor. Sonuçta hem çoğalıyor hem de yayılıyor. Bu yeni ilaçların, tümörlerin kendini gizleme mekanizmalarını ortadan kaldırdığını, böylece bağışıklık sisteminin tümör hücrelerini fark ederek onlara yöneldiğini vurgulayan Prof. Dr. Sungur, “Bu yeni tedavilerle çok başarılı sonuçlar elde ediliyor. Ancak bağışıklık sisteminin bu kadar aktif hale gelmesi, bağışıklık sistemi aracılığıyla gelişen hastalıklara da neden olabiliyor. Bunların iki tipi bulunuyor. İlkinde hastanın geçmişinde lupus ya da romatizma gibi zaten bir bağışıklık sistemi hastalığı olabildiğinden bunun birden alevlenmesine yol açabiliyor. İkincisinde ise bağışıklık sistemi hücrelerinin böbrek dokusunda, kalpte, deride ve bağırsakta yaygın olarak aktif hale geçmesi sonucu bu organlara hasar vermeye başlıyor. Bu tür tedavi gören hastaların ortalama yüzde 4-5’inde böbrekle ilgili sorunlara rastlanıyor” diyor.

Tedavideki rolü ne?

Onkolojik tedavilerin başarılı olması için yan etkilerin azalması noktasında onko-nefroloji kavramı içinde ortak yaklaşımlar, ortak poliklinikler veya en azından ortak konsültasyonlarla sorunların giderilmesine çalışılıyor. “Hastada bilgisayarlı tomografi çekilirken kullanılan boya maddesine karşı önlem alınabilir veya alternatif bir görüntüleme yapılarak başka bir yöntemle teşhise ulaşılabilir” diyen Prof. Dr. Cem Sungur, şöyle devam ediyor: “Ayrıca kullanılan ilaçlarla ilgili de önlemler alınarak, alternatif bir çözüm bulunabilir. Ama özellikle kişiselleştirilmiş yeni tedavilerde onkoloji hastasında çok başarılı sonuçlar alınırken, böbreğe bağlı yan etki çıktığı zaman durum biraz farklı. Tedaviye ara veriliyor, çözüm aranıyor ama amaç bir an önce tedaviye tekrar başlayabilmek. Burada sakınmak yerine, ‘Tedaviye tekrar nasıl başlayabiliriz?, Tekrar başladığımız zaman sorun çıkarsa ne yapabiliriz?’ gibi yeni sorular gündeme geliyor. Dolayısıyla bütün bunlar yeni uzmanlık alanının konusu haline geliyor. Gün geçtikçe bu konudaki bilgi birikimimiz artıyor. Bazen çok önemli yan etkiler gelişiyor, ilacı kesiyorsunuz ve böbrek hastalığını tedavi ediyorsunuz. Ancak bazı durumlarda aynı ilaçla tedaviye yeniden başlamak mümkün olabiliyor. İşte o hastaları seçmek, yeniden başlandığında belki daha yakından izlemek ve daha özel testler yaparak ilerlemek gerekiyor. Çünkü bu tedaviler çok olumlu sonuçlar sağlayabiliyor. Kansere yönelik ilaç başarılı oluyorsa aynı tedaviye tekrar başlamak konusunda hem hastaya hem de medikal onkologlara yardımcı olmak büyük önem taşıyor.”